Zagnus

Haberler

Güncel Haberler
Erdoğan'dan 'ayakkabı kutusu' açıklaması!
Zagos tarih 11.02.2014, 07:48 (UTC)
 T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe'deki ofisinde Al Jazeera'den Jamal Elshayyal'e açıkladı. Erdoğan, yolsuzluk ve rüşvet operasyonundan Kürt sorununa, Gezi Parkı eylemlerinden cumhurbaşkanlığı seçimlerine pek çok fazla mevzuda soruları cevapladı.

İşte o röportajın ilk bölümü...

Al Jazeera: Hükümetinizin ekonomik başarısının ardında yolsuzlukla savaş olduğunu anlattınız. Ama Türkiye son yılların en çok büyük yolsuzluk soruşturmasıyla yüzyüze geldi. Bakanların adı karıştı, ayakkabı kutusunda milyon dolarlar bulundu, siyasiler güçlerini kötüye kullanmakla suçlanıyor. Yolsuzluğa bulaşmış bir hükümete mi başkanlık ediyorsunuz?

Recep Tayyip Erdoğan: Esasen şu anda hükümetimiz art niyetlerle hazırlanmış bir senaryoyla karşı karşıya. Bu senaryo malesef tamamı ile hükümetimize bir darbe yönelimine ilişkin bir senaryo ve bu senaryo tutarlı değil. Söylenenler, iftiralar... Hiçbirisinin devletin kasasından alınan ve çalınan herhangi bir şey olmadığına mutlaka inancım var. Bizi şu ana kadar başarılı bir şekilde getiren süreç de budur.

Biz yola çıkarken bir şey söyledik. 3 Y ile bizim mücadelemiz olacak. Bunun bir tanesi yolsuzluktur, bir tanesi yasaklardır, bir tanesi de yoksulluktur.

Biz yolsuzluk ile vermiş olduğumuz bu mücadele neticesinde Türkiye’yi milli geliri itibarı ile ekonomik alanda birden 3 kat arttırmak yoluyla bu noktaya getirdik. Bizim milli gelirimiz 230 milyar dolardı. Ama şu anda 800 milyar doları aşmış vaziyetteyiz. Yolsuzlukların olduğu bir hükümet buralara gelebilir mi?

Bir diğer çok fazla mühim konu, Türkiye’nin ihracatı 36 milyar dolardı. Şimdi 152 milyar dolara geldi. Zira biz ihraca yönelik bir ekonomi anlayışını sürdürdük.

Türkiye borçlarını ödemede iyi bir konuma geldi. Bizim kamu net borç stokumuz milli gelire oranla yüzde 73’tü. 100 liranın 73 lirası borçtu. Şimdi ise yüzde 35’e düşmüş vaziyette. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunu yapabilir mi?

Mesela devletin borçlanma faizi yüzde 63’tü. Şimdi tek haneli rakama fena düştü. 4,6’ya kadar düşmüştü. Maalesef son gelişmeler sebebiyle 10’a kadar yükseldi. Fakat bu bir daha inanıyorum ki daha aşağı seviyelere düşecektir.

Elbette 2013’ün ilk 3 çeyreğinde Türkiye’nin büyüme oranına baktığımızda yüzde 4. Bu mühim bir şey. Yıl sonu itibarı ile Türkiye’nin büyüme oranının 3,8 olarak tamamlanacağına inanıyorum.

Bu sebepten ötürü bizim iktidarımız, hükümetimiz, mutlaka yolsuzlukların hükümeti değildir. Bu bir iftiradır. Bunun bedelini bu iftirayı atanlar ödeyeceği gibi, muhatap olanlar da yasalar içerisinde halleder.

Ben yolsuzluk dendiğinde şunu anlarım; devletin kasası soyuluyor mu soyulmuyor mu? Ayakkabı kutusu içerisinde söylenen hadiseler, Halk Bankası’ndan alınan veya soyulan para değildir.

Bu Halk Bankası biz iktidara gelmeden önce görev zararı kaydeden bir bankadır. Şimdi ise Balkanlar'ın, Avrupa’nın kârlı bankalarından birisidir. Bunları görmemezlikten geliyorlar.

BDDK (Bankacılık Düzenlememe ve Denetleme Kurumu) gelmiştir, incelenmiştir. İncelemelerin neticesinde herhangi bir sıkıntının olmadığına dair raporunu vermiştir.

Biz buna mı inanacağız, yoksa iftiralara mı inanacağız? Bizim iftiralarla devlet yönetmek gibi bir derdimiz yoktur.

Yanlış yapanları orada tutmak mecburiyetinde değiliz'

Al Jazeera: Tüm bu yolsuzluk soruşturmalarını kapatmaya çalışmanın yanında davalarda mühim rol oynayan yüksek rütbeli polis memurlarını görevden alarak adaletin işlemesine de mani olduğunuz hakkındaki iddialara ne dersiniz?

Recep Tayyip Erdoğan: Burada bir işbirliği var. Yargının bir kısmıyla malesef emniyet güçlerinin polis teşkilatının bir bölümünün işbirliği söz konusu. Bu işbirliği ile hükümete karşı bir darbe girişiminin içerisinde bulundular.

Bunun adını ben paralel yapı, paralel yapılanma, paralel devlet olarak koydum. Bu konu ile alakalı olarak bu hukuk dışı yapılanmayla da bizim mücadele vermemiz lazım gelir.

Sonunda bu ülkeyi biz yönetiyoruz. Yarın halk bunun hesabını bize soracak.

Sıkıntı hangi yerde, bunu araştırmamız gerek. Bakıyoruz ki, polisteki hazırlanan dosyalarla yargıdakiler birbirini tutmuyor.

Bir diğer taraftan da gizlilik kaydı olan bu dosyalar medyaya servis ediliyor. Bunlar yapılamaz. Bunların içerisinde çok fazla itibarlı iş adamları, siyasiler var. Zira suç sabit oluncaya kadar vatandaşlar suçsuzdur. Siz kalkıp da bir insanı suçlayamazsınız.

Diyelim ki bu vatandaşlar Türkiye’nin en saygın iş adamları. Bu işadamları hakkında suç sabit olmadığına göre böyle bir yeni açıklama yapıldığı vakit bu insanların finans kuruluşları nezdindeki itibarı ne olacak? Bu itibarı geri iade edebilir misiniz? Yarın bu vatandaşlar bu işleri tekrar alıp götürecekler.

Mesela ben bir örnek vereceğim: Üçüncü havalimanı 42 milyar dolara mal olacak bir havalimanı. Burada biz devlet olarak para ödemiyoruz. Yolsuzluk neresinde bunu göreceğiz. Bu havalimanı 20 sene bunlar tarafından işletilecek. 20 yıl akabinde bu havalimanı, devlete teslim edilecek.

42 milyar doları bu vatandaşlar bulacaklar. İçerideki devlete ilişkin, özele ilişkin bankalardan kredi alarak bunu yapacaklar. Belki yurtdışından da kredi alacaklar. Ama siz bu girişimcileri böyle bir lekelemeyle, karalamayla yıpratırsanız bu insanların kredibilitesi sarsılmaz mı? Bu bir ihanet değil mi?

Tüm bu adımlar atılırken hukuk bize de hangi yetkileri verdiyse onu yapıyoruz.

Atamalarda insanların sadece yerleri değiştiriliyor. Bu insanların mesleklerine son verilmiyor. Bu atamaları icra ederken de hukuk bize hangi yetkiyi veriyorsa, bu yetkiler içerisinde bunu yapıyoruz.

Biz devlet idare ediyoruz. Bunu başarılı bir şekilde idare etmeye mecburuz.

Birileri bir hata yapıyorsa, bu hata yapanları orada tutmak mecburiyetinde değiliz. Bu suistimalin hesabını bunlar birilerine vermek durumundadır.

Burada da Hakimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) var. Yargıyla alakalı tasarrufu HSYK yapar. Oraya sevkediliyorlar ve onlar bunun atamalarını, kararını, yer değiştirmelerini yapmakda.

Ama güvenliğe gelince bizim yapma yetkimiz var. Onu da biz yapıyoruz.



Al Jazeera: Hiçbir bakanınızın veya hükümetin mühim insanlarının yolsuzluk suçlamasıyla ilgisi olmadığından ve masumiyetlerinden iddialı misiniz?

Recep Tayyip Erdoğan: Ben güvenmediğim, inanmadığım bir insanı bakanlık makamına getirebilir miyim? Güvendiğim için onları o makama getirdim. Bu arkadaşlarımızın yanlışı çıkacak olursa, yanlışları varsa yargı lazım geleni yapacaktır.

Bu arkadaşlarım bir iyi niyet göstermişlerdir. Bu ortaya çıktığı vakit, bu tür bir kampanya başlatıldığı vakit “Biz Başbakanımızı rahatlatmak için görevimizden afffımızı istiyoruz” demişlerdir. Kendi arzuları ve istekleriyle görevlerinden çekilmişlerdir.

Esasen bazıları istifa diye verdiler. Görevlerinden affını istemişlerdir. O şekilde çekilmişlerdir.

Şimdi da bir yargı süreci var. Bu yargı süreci içerisinde her şeyi çok fazla açık, net görme imkanımız olacak.

Al Jazeera: Yolsuzluk dışında Gezi Parkı vakaları gibi hükümet karşıtı gösterilere karşı gösterdiğiniz tutumla ve özgürlüğü engellediği öne sürülen internet kanunuyla da eleştiriliyorsunuz. Türkiye’nin demokrasiden uzaklaşıp daha otoriter bir yönetime doğru gittiği konusundaki eleştirilere ne dersiniz?

Recep Tayyip Erdoğan: Bugün Türkiye, AB (Avrupa Birliği) üyesi ülkelerin hemen hemen tamamına yakınından çok fazla daha özgürdür.

Gezi parkı olaylarını söylüyorsunuz değil mi? Almanya’nın Frankfurt’unda olan vakaları niye görmüyorsunuz? Hamburg’da yeni olan vakaları niye görmüyorsunuz? Oradaki polisin yaptıklarını gördünüz. İngiltere’de aynı şekilde olanları görmüyorsunuz.

Al Jazeera: İki hata bir doğru etmez derler.

Recep Tayyip Erdoğan: Bakın ben size “İki hata bir doğru yapar” demiyorum. Ben size örnekler veriyorum. Bunlar medyanın önüne aynı şekilde fena düştü mü düşmedi mi, onu söylüyorum.

Bir kez Gezi Parkı’nda yapılanların hiçbir iyi niyeti yoktur. Burada 12 tane ağacın sökülmesi olayı vardır. 12 ağacın sökülmesi, bahane edilen bir süreçtir.

Bunun esas adı nedir biliyor musunuz? Sandıkta başarı elde edemeyenler, bu tür yollarla başarı elde etmenin gayretine girmişlerdir.

Şayet demokrasiye inanıyorlarsa, özgürlüğü savunuyorlarsa, bunu molotof kokteylleriyle mi savunacaklar? Cam-çerçeve milletin dükkanlarını yakarak yıkarak mı elde edecekler?

Böyle bir özgürlük mücadelesi olabilir mi?

Ben özgürlük mücadelesinin içinden geldim. Şiir okuduğu için hapse giren bir insanım ben.

Bunu yaşamış bir insan olarak, böyle bir özgürlük mücadelesi verenlerin karşısında durmak gibi bir şey benim kitabımda yok. Benim partim şu ana kadar halkına gidip, vatandaşın çizdiği rotada her daim hareket etmiştir.

Bizim bir kez protestolar noktasında da bir sıkıntımız yok. İsteyen istediği yerde değil, isteyen belirlenmiş olan yerlerde mitingini, basın bildirmesini yapar. Ama kalkıp da “Ben istediğim yerde yaparım” derse, hayır; istediğin yerde yapamazsın. Dünyanın hiçbir gelişmiş ülkesinde böyle bir şey olamaz.

Bildirirsin, bildirdikten akabinde güvenlik de onların emniyet ortamını hazırlar. Mitingini orada yaparsın, yerler bellidir.

Şu anda bunlar bu yollara başvurmuyorlar. Tüm demir çubuklarıyla, molotof kokteylleriyle, herşeyiyle birlikte toplumun huzurunu kaçıracak şekilde bu tür eylemlerin içerisine giriyorlar.

Bu tür eylemlere, kamu malına milyonlarca, milyarlarca dolar zarar verecek şekilde eylemler uygulayanlara karşı görevimiz bunlara karşı durmaktır. Toplumda huzur sağlamak görevimiz, yükümlülüğümüz vardır. Dünyanın hiçbir yerinde de bunun örneğini bize gösteremezsiniz. Biz huzuru sağlamakla mükellefiz, yaptığımız da budur.

Al Jazeera: Pek çok fazla defa hükümetinizi indirmek için bir komplo olduğunu anlattınız. Sizce arkasında kim var? Ne kazanmayı hedefliyorlar ve bu komplonun varlığına dair kanıtınız nedir?

Recep Tayyip Erdoğan: Bizim partimiz neredeyse anayasa değiştirebilecek oy çokluğuna ve parlamentoda milletvekili sayısına sahipken, kapatılmayla karşı karşıya kalmıştır.

Bu kapatılmanın gerekçesi neydi biliyor musunuz? Ağırlıklı olarak bir gazetenin haber kupürleriydi. Bu haber kupürlerinin içerisinde de ağırlıklı olarak, mesela örnek veriyorum; İspanya’da yaptığım bir konuşmada inancı gerekçesiyle başını örten kızlarımızı savunmaktı. Bu benim partimin kapatılması gerekçeleri arasında katıldı.

Böyle bir şey olabilir mi? Bu inanç özgürlüğü değil mi? İnanç özgürlüğüne müsamaha göstermeyen bir hoşgörü ve bu zihniyet bizim partimize kapatma davası açtı.

Bizim partimizin kapatılması için laikliğe karşı diye de bir gerekçe getirdiler. Halbuki benim partimin programının içerisinde laikliğin tanımı vardır. Laikliğin tanımını da, uygulamasını da günümüze kadar dört dörtlük yapmışızdır.

Nedir sizin laiklik anlayışınız derseniz, o da şudur. Bizim laiklik anlayışımız; devlet her inanca eşit mesafededir, her inancı korumakla da mükelleftir. Hangisi olursa olsun. İster Müslüman olsun, talep eder Hıristiyan olsun, talep eder ateist olsun, kim olursa olsun. Onu korumakla mükelleftir.

Şimdi bizim iktidarımızın Türkiye’de yapmış olduğu da budur. Bunu da başarıyla sürdürdüğümüze inanıyorum. Başarıyla da bu süreci devam ettiriyoruz.

Burada bir şeyi görmemiz gerek. Vesayet demokrasiyle bağdaşmaz. Bunu bilmemiz gerek. Jüristokrasiye (yargıçlar iktidarı) hiç bir zaman ülke teslim edilmez. Şayet siz jüristokrasiye ülkeyi teslim edecek olursanız, o ülkenin vay haline.

Biz yargıdan sadece adaletin bağımsız bir şekilde tecellisini, fakat aynı zamanda tarafsız bir tecellisini bekleriz. Zira yargı tarafsız ve bağımsız olmalıdır. Yargı, "yürütmeye ya da yasamaya üstünüm" dememeli.

Bizde kuvvetler ayrılığı esastır. Bunlar birbirleriyle müdahale etmeksizin, o memlekette yaşamını sürdüren insanların huzur ve mutlululuğu için ellerinden geleni yapmalıdırlar diye inanıyoruz.



Al Jazeera: Ekonomik başarınızla meşhur oldunuz. Hükümetiniz döneminde GSYİH 4 kart arttı, üretim arttı. Şayet şu anda lira, son yılların en düşük seviyesini gördü. Şu anki düşüşte eylemlerinizin rol oynadığını planlıyor musunuz?

Recep Tayyip Erdoğan: Şimdi bizim ekonomik noktada, hali hazırda bile herhangi bir sıkıntımız söz konusu değil. Özellikle döviz kurları noktasında yaşanan bir sıkıntı olsa da normale dönmeye start verdi.

Bizim tabii B planımız, C planımız da var. Şimdi süreç istediğimiz istikamette devam etmeyecek olursa o planlarımızı da devreye sokarız.

Bu tür şeylerde bir şeyi çok fazla önemseriz. Türkiye borç alıyor mu, veriyor mu? Biz şimdi borç alan bir ülke değiliz. Kendi ayakları üzerinde durabilen bir ülkeyiz.

Bakın, Türkiye yatırımlarında en ufak bir taviz vermedi. Yatırımlarına süren bir ülke. Bu ülke insanının huzurlu ortamını hiç bir zaman bozmuş değil. Aynı kararlılıkta devam ediyor.

Bizim Türk Lirası olarak da, şu anki döviz karşısındaki durum bizim ithalatımızda negatif bir etki meydana getirmiştir. Bu da lehte bir gelişmedir bana göre. Bu da bizim ihracatımızı arttırıyor.

Şimdi Ocak ayının ihracatı, bütün zamanların aylık ihracatı olarak rekorudur. Böyle bir noktaya geldik. Bu durup dururken olmuyor. Demek ki Türkiye aynı kalkınmasına, ilerlemesine devam ediyor. Bu da böyle devam edecek diye inanıyorum.

Al Jazeera: Geçen yıl barış süreciyle Kürt sorununda çok büyük bir adım attınız. Ama arıza tam olarak çözülemedi. Bu sorunu tümünün çözmek için öneriniz nedir? Türkiye’deki Kürtler herhangi bir otonomi biçimine sahip olabilecek mi?

Recep Tayyip Erdoğan: Bizim bir kez Türkiye’de bir otonomi dağıtma diye bir derdimiz yok. Böyle bir şeye müsaade de etmeyiz. Türkiye çünkü 780 bin kilometrekaresiyle bir bütündür. Ama Türkiye’de 36 ayrı etnik öğe (unsur) vardır. Bu vatandaşlar birbirinin kardeşidir. Bu vatanın evlatlarıyız. Tek bayrak altında toplanmışız. Türkiye Cumhuriyeti vatandaşıyız. Tek vatanız, tek devletiz.

Biz insanı severken yaradılanı Yaradan’dan ötürü severiz. İnsanlar arasında bir ayrıma hiç bir zaman gitmeyiz. Bu sebepten ötürü Kürt benim kardeşimdir, Türk de benim kardeşimdir. Laz da, Çerkes de, Abaza da, Gürcü de, Boşnak da, Roman da tüm bunlar benim kardeşimdir.

Böyle bir iktidarı Türkiye yaşamamıştır. Bu memlekette değişik bir etnik unsura ‘kardeşim’ diyen bir başbakan gelmemiştir. Bu benimle başlamıştır. Bizim değer yargılarımızın içerisinde bu var. Ben bunu değişik bir yere çekemem. Bizi yaratan Allah, böyle yarattı. Böyle bir ayrımı hiç bir zaman aramızda yapamayız.

Dikkat ederseniz Türkiye’de şu anda benim Kürt vatandaşlarım arasında yaptırdığımız kamuoyu araştırmalarında da şunu görüyoruz ki en yüksek oranda sevilen, oy alan parti, AKP - AK Parti. Diğerleri açık ara geriden geliyorlar. Niye? Ayrım yapmıyoruz da onun için.

Mesela Türkiye’de benim Kürt kökenli vatandaşlarımın yoğun olarak yaşadığı bölge, Güneydoğu Anadolu’dur. Cumhuriyet tarihinde görülmemiş yatırımlar, bizim dönemimizde o kısımda yapılmıştır. Doğu Anadolu hakeza öyledir.

Şayet şu anda Güneydoğu Anadolu, terörle arasında mesafeyi -son bir yılda ciddi anlamda koydu- koymuş olsaydı, gün içerisinde ihtiyaç küresel, ihtiyaç yerli özel sektör yatırımları Güneydoğu’da çok fazla daha değişik bir şekilde olacaktı. Ama bunu koyamadığı için o bölge, istediğimiz yatırımları alamadı.

O kısımda devlet olarak altyapı yatırımlarını yapıyoruz. O bölgedeki yatırımlara çok fazla ciddi teşvikler verdik. Bir numaralı teşvik, o bölgededir. Bunlara arazi tahsisinden tutunuz, vergi muafiyetine, enerji muafiyetine varıncaya kadar her türlü desteği verdik. Derdimiz şu, istiyoruz ki Güneydoğu’da sadece altyapısıyla değil, üst yatırımlarla da orada işsizliği giderme noktasında iyi adımlar atalım.

Ama buna karşın iyi adımlar atıldı. Bizim oralarda duble yollarımız, tüneller bunların hepsi yapıldı.

Tüm bunların beraberinde havalimanları kimsenin aklına gelmezdi. Ama gün içerisinde Muş’ta, Ağrı’da, Kars’ta, Bingöl’de, Şırnak’ta havalimanı var. Hep bunlar yapıldı.

Şimdi Hakkâri’de havalimanı yapılıyor. Şayet orada müteahhitler tehdit edilmemiş olsaydı, biz şu anda Hakkâri Havalimanı’nı açmış olacaktık.

Bundan on yıl önce bunlar konuşulamazdı. Oralarda havalimanı olacak, kimsenin aklına gelmezdi. Yolsuzlukların olduğu bir iktidar bunları yapabilir miydi ya? Biz bunları yaptık.

Bu memlekette bu iktidar yolsuzlukları semtine uğratmadı, uğratmıyor. Başarılı bir şekilde inançla yolumuza devam ediyoruz. Şimdi Türkiye genelinde 50 tane havalimanımız var. Bu havalimanlarıyla en uzak noktada oturan bir vatandaşımız, hava limanına otuz dakika ile 45 dakika arasında ulaşabiliyor. Böyle bir noktaya geldik.

Al Jazeera: Türkiye’de haftalar içinde mahalli seçimler olacak. Sonra da cumhurbaşkanlığı seçimleri geliyor. Seçimlerde ne kadar kendinize güveniyorsunuz. Partinizin kuralı icabı üçüncü defa milletvekili olamayacaksınız. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yarışacak mısınız?

Şimdi 30 Mart Yerel Seçimleri için yaptırdığımız tüm kamuoyu araştırmaları bizi açık ara birinci parti olarak gösteriyor. Daha önce 16 büyükşehirdi, bu seçimde 30 büyükşehir seçimi yapılacak olan. Tüm temennim bu 30 büyükşehirde partimizin çok fazla güçlü bir şekilde çıkmasını sağlamak. Diğer 51 ilde aynı şekilde güçlenerek çıkmasını sağlamak.

Bu 30 büyükşehir, seçmenin yüzde 75’ini teşkil ediyor. Bu yüzde 75’in içerisinde alacağımız çok fazla ciddi bir oy oranıyla inşallah Türkiye’nin birinci ve güçlü partisi olduğumuzu yaşamak ve halkımızla paylaşmak istiyoruz.

Ağustos ayında Cumhurbaşkanlığı Seçimi var. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle alakalı olarak partimizin vereceği karar bizim için baş göz üstündedir. Ama şu anda bizim hedefimiz 30 Mart seçimleri. 30 Mart seçimine endeksli olarak çalışmalarımızı sürdürüyoruz.

Partimizdeki kuruluşta aldığımız prensip kararı üç dönem arka arkaya milletvekili olan bir dönem ara vermek durumundadır. Ondan akabinde bir daha aday olabilir. Bu şu anda bizim partimizde geçerlidir. Bu kararı değiştirebilecek merci de partimizin genel kuruludur. Başka bir merci de bunu değiştirmez. Ben kendim böyle bir önerisi hiç bir zaman getirmem. (gazeteport)
 

Haliç'te kaza... İki şerit trafiğe kapalı
Zagos tarih 11.02.2014, 07:41 (UTC)
  E-5'te trafiğin yoğunlaşmasına neden olan kaza sabah saat 05.30 sıralarında E-5 Karayolu Beyoğlu Örnektepe mevkii Edirne istikametinde meydana geldi. Kaza nedeniyle iki şerit trafiğe kapatıldı, kazaya müdahale sürüyor.

İddiaya göre, Muharrem Atar idaresindeki 67 SD 947 plakalı ipek yüklü kamyon, şoförünün direksiyon hakimiyetini kaybetmesi sonucu Örnektepe Köprüsü'nün ayağına çarptı.

Kaza sonrası, kamyon şoförü araç içerisinde sıkıştı. İhbar üzerine olay yerine polis, itfaiye ve sağlık ekipleri sevk edildi. Kaza yerine gelen itfaiye ekipleri, Atar'ı sıkıştığı yerden çıkardı. Muharrem Atar olay yerinde bekletilen ambulansla Okmeydanı Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ne kaldırıldı. Kaza nedeniyle E-5 Karayolu Edirne istikametinde uzun araç kuyrukları oluştu. Hurdaya dönen kamyonun yol üzerinden kaldırılmasının ardından trafik normal seyrine döndü. Hastanede tedavi altına alınan Muharrem Atar'ın durumunun ciddiyetini koruduğu belirtildi. Kazayla ilgili başlatılan soruşturma devam ediyor.
 

Zuckerberg’den 1 milyar dolar bağış
Zagos tarih 10.02.2014, 20:53 (UTC)
 ABD’de geçen yılın ilk 50 hayırseveri 7.7 milyar dolar bağışlarken Zuckerberg ve eşi yaklaşık 1 milyar dolar bağışla ilk sırada yer aldı.



ABD'nin ilk 50 hayırseveri geçen yıl 7.7 milyar dolar bağış yaptı. İlk sırayı ise yaklaşık 1 milyar dolar bağışla Facebook'un kurucusu Mark Zuckerberg ve eşi Priscilla Chan aldı.

"Chronicle of Philanthropy" kurumunun verilerine göre, ABD'de yapılan bağışlar bir önceki yıla göre yüzde 4 artış göstererek 7.7 milyar dolara ulaştı. Bağışların çoğu çevre fonları, üniversiteler ve hastanelere giderken özellikle şirketler kendi vakıfları ya da aile vakıflarına önemli miktarlarda bağış yaptılar. Yaklaşık 1 milyar dolarla ilk sırada bulunan Zuckerberg ve eşini, geçen yıl temmuz ayında ölen Texaslı enerji yatırımcısı George Mitchell 750 milyon dolarla izledi. Mitchell bu parayı, çevre projeleri ve sürdürülebilir enerji ile ilgili çalışmalara yoğunlaşan aile vakfına bıraktı.

Listede New York Belediye başkanlığı görevini bırakan Michael Bloomberg 4. sırayı alırken, Açık Toplum Enstitüsü Başkanı ve yatırımcı George Soros ise listede 47. sırada yer buldu
 

Pozisyon vermeden 2 gol yedik
zagos tarih 10.02.2014, 20:47 (UTC)
 Özdilek, Gençlerbirliği'nin Kardemir Karabükspor'a 2-1 yenildiği karşılaşmanın ardından düzenlenen basın toplantısında, maçın iki bölümde değerlendirilmesi gerektiğini belirterek, "İlk devre mücadele vardı ancak futbol yoktu, iki takım da kontrollü oynadı" diye konuştu.

Oyunun 2. bölümünde ise pozisyon olmadan duran toptan gol yiyerek geriye düştüklerini, ardından da rakibin 2. golü bulduğunu dile getiren "Şifo" Mehmet, şunları söyledi:

"Rakibe pozisyon vermeden 2 gol yedik. Futbolda bunlar var, kaybettiğimiz için üzgünüz. Öndeki oyuncularımız daha aktif olmalı ve oyuna girmeli. Önümüzde 14 hafta var. Zorlu bu süreçte, kafamızı öne eğmeden yola devam etmeliyiz. Her maçı tek tek düşüneceğiz. Yarından itibaren Kayserispor maçına yoğunlaşacağız. Rakiplerin ne yaptığı değil, Gençlerbirliği'nin yapacakları önemli."

KARABÜKSPOR CEPHESİ
Kardemir Karabükspor Teknik Direktörü Tolunay Kafkas ise Gençlerbirliği deplasmanının zor geçeceğini bildiklerini belirterek, "İçeride ve dışarıda aynı oynamaya çalışıyoruz" dedi.

Başkent temsilcisinin, kendilerini iyi analiz ettiğini ve oyunun belli bölümlerinde de kendilerini durdurmayı başardığını kaydeden Kafkas, "Ankara'da oynamak gerçekten çok zor. Dengeli bir oyun geçti. Her zaman aynı oyun felsefesini sahaya yansıtmaya, içeride ve dışarıda aynı oynamaya çalışıyoruz. Oyuncularımı gösterdikleri mücadele ve sergiledikleri oyun için kutluyorum" diye konuştu.
 

Bülent Arınç'tan Zeynalov'la ilgili soruya çarpıcı cevap
Zagos tarih 10.02.2014, 20:39 (UTC)
 Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Bakanlar Kurulu ertesi basın mensuplarına söylemlerde bulundu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, kamuoyuna yansıyan tapelere ait, "Seçimlere giderken iyi bir tarih seçilmiş. Boşuna yoruluyorlar, Anadolu'dan geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaralı bir iktidarla gitme arzusu birilerinin gözünü kararttı fakat bu saçmalıklara prim verecek halk kitlesi görülmüyor" diye belirtti.

Başbakan Yardımcısı ve Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç, Başbakanlık Yeni Bina'da yapmış olduğu basın toplantısında Bakanlar Kurulu'nda ele alınan konular ve gündeme ait değerlendirmelerde bulundu.

'Today's Zaman muhabiri Mahir Zeynalov'un T.C. Başbakanı Recep Tayyip Erdoğan'ı eleştiren tweet attığı sebebiyle sınır dışı edildiği iddialarının' sorulması üzerine Arınç, "Bu arkadaşımız Azeri, Türkiye'den bir bayanla evlenmiş. Çalışma müsaadesi alabilir, bu kişi Azerbaycan'dan gelip bir Türk gazetesinde çalışıyor. Her defasında ikamet süreleri uzatılmış. Bir taraftan da yabancı uyruklu gazeteci olduğundan dolayı kendine izinleri tahsis etmiş. 31 Aralık 2013'ten akabinde uzatılmayacağını söylemişler. 31 Aralık tarihinde zamanı bitmiş olması, Türkiye'yi terk etmiş olması gerekmesine karşın neredeyse 2 ay zaman kalmış.

Bu sistemin içerisinde hükümeti suçlayabilecek, zamanı bitmiş zamanı bittikten akabinde kendisine bildirim yapılmış buna karşın 2 ay daha çalışmaya devam etmiş.

Yurtdışına çıkarken müeyyidesi var, onu da ödemiş. Bir hükümeti şu ya da bu hadiseden binaen sorumlu tutuyorsa, yakışık almayacak şeyleri söylüyorsa bir insan bunu kendi ülkenizde kendi ülkenizin Başbakanı için o tweetleri atabilecek miydiniz? Türkiye ile kendi ülkesinin kıyaslaması mümkünse onu da yapmasını dilerim. Tweet attığından binaen değil attığı tweet kişinin özel hayatına ait suç ortaya koyuyorsa bu herkes için geçerli bir husustur" diye belirtti.

"PARALEL DEVLET SORUŞTURMASI DİYE BİR SORUŞTURMA MEVCUT DEĞİLDİR"

Bir gazetecinin, "(Paralel devlet) Bir köşe yazarının, tutuklanacak gazetecilerin listesi denilebilecek isimler yayınladı. Değerlendirmeniz ne olacak" sorusuna Arınç, "Köşe yazarları birbirlerine çatarken yakında tutuklanacak listesini de veriyorlar. Bunun bana sorulmasını yadırgadım. Paralel devlet soruşturması diye bir tahkikat olağan değildir. Görevlerini yaparlarken kanun dışına çıktılar mı, eğer bir başka devlet kurumunda bu yapılacaksa her kurumun teftiş kurulları vardır. Teftiş makamı bunları inceleyebilir. Mülkiye müfettişlerini tüm Türkiye'ye yayılarak böyle bir şey yaptığını iddia ediyorlarsa bunların sayısı bu kadar değil. Türkiye genelinde böyle yaygın bir teftişin bulunmadığı söyleyebilirim" cevabını verdi.

Alman Der Spiegel dergisinin, 'MİT'in Paris'teki cinayetlerde parmağının olduğu hususunda bir yazı yayınlamasına' ait değerlendirmede mevcut bulunan Arınç, "Ömer Güney'in Fransa'daki cinayetleri işlediği yönünde bir yazı yayınlandı. MİT, kendi içinde bir soruşturmaya start verdi. Belki faili de tespit edildi. Bu belge benzeri bir yazıyla bunun sorumlusunun, ne gayesiyle servis ettiğinin de açıklanması beklememiz gerekecek. Fevkalade, hata düzmece belgenin düzenlenmesi Türkiye'de bazı kurumlardaki görevlilerinin hukuk dışına ne kadar çıkabileceklerini, bunun sonuçlarının ne kadar tehlikeli olacağını gösteriyor. Devlet içinde kümelenmiş insanların da varlığının tespit edilmesi, hukukun egemen olması bakımından da herhalde çok fazla önemlidir" diye açıkladı.
Arınç, Adana'da durdurulan TIR'larla alakalı, "Bakanlar Kurulu'nda bu konu görüşülmedi. Adana'da bu olaylarla alakalı Jandarma albayının görev yeri değiştirildi. Bu olayların Reyhanlı, Hatay bölgesinde cereyan etmesi tesadüfi değildir. Bu vakaları istismar etmeye yeltenenleri, suçüstünde bu işleri icra ederken bulduğumuz kişiler olarak görmemiz lazım gelir. Adli tahkikat devam etmektedir" ifadelerini kullandı.
Başka bir gazetecinin, 'HSYK Genel Kurulu'nun toplanamadı. Hükümetin dondurulan önerisi bir daha gündeme getirecek mi" sorusuna Arınç, "Niçin toplanamadıklarını bilmiyorum. HSYK'ı ya içine alan bir kanun değişikliği vardı. Anayasa değişikliği yapılabilir umuduyla ara verilmişti. Nihayet 'bu hafta öbür hafta sonuç alınamazsa kanun değişikliği yapılabilir' demiştim. TBMM'ye gündemine bu günlerde gelir mi bilemiyorum" cevabını verdi.


MAVİ MARMARA OLAYI

'Mavi Marmara baskınına ait Türkiye ile İsrail arasındaki müzakereler çerçevesinde tazminat tutarına' ait sual üzerine Arınç, "Görüşmeler önceki Mart'tan beri devam ediyor. Anlaşmaya en yakın noktadayız demiştim. Bugün de aynı noktadayız. Henüz son noktayı koymadık. Prensip noktasında anlaşmamız var. Böyle bir mevzuda uluslararası hukuk nasıl bir tazminat öngörmüşse taleplerimiz öyle oldu" diye açıkladı.

"BİR KISIM İNSANLARIN YÖNLENDİRİLMESİNİ HOŞ BULMAM"

Bir gazetecinin, "Dinlemeler kapsamında kamuoyuna yansıyan ve Sabah gazetesi ile ATV'nin alınması sürecinde bazı işadamlarıyla havuz oluşturulduğu iddiaları var. Neler söyleyeceksiniz" sorusuna Arınç, "Usulsüz dinlemeler kanun nezdinde delil kabul edilmiyor. Yasal dinlemelerse bunun belirgin bir zamanı vardır. O zaman içerisinde, savcılık tahkikat açar. Soruşturmanın gizliliği esastır. Yasal dinlemeyse bunun ifşa edilmesi olağan değildir. Şayet, burada konuştuğu ya da tapelerden de birtakım şeyler söylediği öne sürülen vatandaşlar ve bunlar üzerinde bazı senaryolar kurulması herhalde çok fazla yanlıştır. Daha çok fazla Kılıçdaroğlu, muhalefet bunlara sarılıyor. Bunun hukuku tavsifine savcılar karar verir. Etik bakımdan hoş görülmüyorsa bunun da geleceği hukuk içinde bulunabilir. Bir kısım insanların yönlendirilmesi, gazetenin satışında birilerinin aracılık etmesini hoş bulmam. İddia edilen şahıslarla suç varsa, o suç çerçevesinde bunun değerlendirildiğini hepimiz görmeliyiz. Böyle zamanlarda özel görevli gazeteciler olabilir, bu karmaşaya yol açabilir mi? Evet. Siyaset adına bu durulanma olarak da görülebilir. Bunların ifşa edilmesi, ilan edilmesi, çok fazla vicdanı ve masumiyet karinesine de makul değildir. Eskiden beri bankaların alınıp satılması, geçmiş dönemlerde çok sayıda tartışılmıştır. Yolsuzluk ve suistimal konusu sadece bugünün konusu değildir. Muhalefet suçlamak için her daim bu yöntemleri seçmiştir. Bunların hiçbirisinde de bugünkü kadar işin cılkı çıkmamıştır. Ses kayıtları bu kadar yayınlanmamıştır. Seçimlere giderken iyi bir tarih seçilmiş. Boşuna yoruluyorlar, Anadolu'dan geliyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçiminde yaralı bir iktidarla gitme arzusu birilerinin gözünü kararttı fakat bu saçmalıklara prim verecek halk kitlesi görülmüyor" karşılığını verdi.

 

Aziz Yıldırım PFDK'ye sevkediliyor
zagnus tarih 10.02.2014, 20:18 (UTC)
 Spor Toto Süper Lig’in 20. Haftasında Sivasspor’a 2-0 mağlup olan Fenerbahçe’ye bir şok haber daha...

Sarı-Lacivertli kulübün Başkanı Aziz Yıldırım'ın maç sonrası izinsiz olarak soyunma odasına indiği ve hakem odasının önünde Yunus Yıldırım’a yönelik bağırmasından dolayı PFDK’ya sevk edileceği öğrenildi.

Yunus Yıldırım’ın raporuna da bu bilgiyi yazmasının sevkinde etkili olduğu öğrenildi. Kurallara göre soyunma odası koridorlarında hakem ile karşılaşılması durumda dahi karşılaşan kişinin belli müeyyideler içinde sohbet edebilir.

Ayrıca Aziz Yıldırım’ın maç sonrası konuşmalarının da incelendiği bilgisine ulaşıldı.
 

<- Geri  1  2  3  4  5 Devam -> 
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol